Boynumuz incelsin ama bükülmesin.
Adayalım kendimizi O’nun Adına!
Kurban olmak, kurbiyet özlemimiz.
Çok hikaye edidi, İbrahim, İsmail, Hacer, Koç. Ve şeytan.
Ama ya bıçak? Ondan pek bahis yok.
Hep kana hasret miydi?
Kesilecek olanın kim olduğundan haberdar mıydı?
Yoksa kesemeyeceğini biliyor muydu?
Daha önce kim bilir neleri kesmişti oysa.
Bir bıçağın belleği akıttığı kanları saklar mı?
Izdırapla demirin ışıltısı kararırken, bu defa keskinliğinden utanmış mıydı.
Bu emir verildiğinde soğuk demir korkudan terledi mi?
Bu onun sonu mu olurdu? Belki artık hiç bir şey kesemezdi?
Koç bıçağı kurtardı, bıçak da bizi dünyadan.
Beni, bunları düşünmek bile zorluyor.
Keskin Bıçak; senin halin çok yamandı.
Ama ah o kıskanılası koç!
Koç’a gıpta etmemek mümkün değil. Kurban olduğum kurban.
İçi rahat, sonu belli, sabırsız beklemekte.
Teni hasret ılık vuslat şerbetini kana kana içmeye.
Hayata bağlandığı damarlardan, esaretinden kurtulmak için bıçağa yatmakta.
Gururlu, atandı çünkü kutlu göreve.
Boynu kıldan ince!
Kanı çağırır bizi teslime.
Allah’tan niyazım:
Boynumuz incelsin ama bükülmesin.
Adayalım kendimizi O’nun Adına!
Yüzümüz kıbleye teslim,
gönlümüz secdelere serilsin,
al al akarak.
Tekbirlerle kanatlanalım!
Dünyayı aşalım.
Canı verelim Canan’ı alalım!
Kurban’ımız Bayram getirsin.
Bayramımız Kurban olsun,
mübarek olsun!
..
.